Kupa maçı olmasına rağmen fena sayılmayacak bir kalabalık toplanmış, öğrenci-genç ağırlıklı bir tribünde aklı başında insanlar ve ceberrut çevik kuvvet korkusu olmasa ciddi olaylar çıkabilir hatta kan bile dökülebilirdi. Neyi paylaşamadıklarını inanın anlamıyorum. Aynı tarafı desteklerken, görünürdeki amaç aynıyken kendi tarafındaki insanı resmen düşman olarak görüp onu etkisiz hale getirmeye çalışmak, omuz omuza haykırdığın arkadaşına karşı duyulan bu kör öfkenin amacı ne olabilir zihnimin sınırları bile cevabı bulamadı. Aklıma gelen iki şey var. Ya ortada çıkar var ya da saplantılı obsessif bir sevgi hali. Yani benim sevdiğimi benden çok kimse sevemez hatta benden başka kimse sevemez düşüncesi. İkinci ihtimalin çok romantik olduğunu kabul ediyorum ancak yaşanılan onca kötü olaydan sonra yönetimden nemalanan taraftarların olabileceğini düşünmek istemediğim için aklımın bir oyunu da olabilir bana.
Çok çabuk bölünüyoruz. Aslında amacın bir olması, sesin tek çıkması, tepkinin tek bir şey için olması gerekirken gelinen bu noktada artık amacın ne olduğu ya da ne için haykırıldığı çok karışık bir hal aldı. Stada maça gelenlerin bir kısmı karşılıklı birbirine bağırarak herhalde deplasman takımının seyirci eksikliğini gidermek istiyorlar sanırım. Geriye kalanlar ise bir gözleriyle maçı izlemeye çalışırken bir gözleriyle de acaba tribünün diğer tarafında ne olacak, polis ne zaman girecek tribüne diye yay gibi geriliyor. Maça çocuğuyla, eşiyle, kız arkadaşıyla, küçük kardeşiyle gelenlerin sıkıntısını anlatmaya gerek bile yok. Sonra neden seyirci sayısı artmıyor diye soruyoruz ya sorunun kaynağı hepimizde maalesef.
Gelelim mevzunun çözümüne. Herkes kendince bir çıkış yolu düşünüyordur. Benim çözümüm biraz daha geniş. Kaç tane grup ya da topluluk varsa bir araya gelip kendi içlerinden ya da hepsinin saygı duyacağı birini lider olarak seçmeli. Bu amigo falan değil direk tribün lideri olmalı. (Ultraslan'ın eski lideri rahmetli Alpaslan Dikmen gibi.) Grubun adı önemli değil.Tek çatı altında bu çatıyı oluşturanlarda belli sınırlar içinde faaliyetlerine devam edebilirler. Tribündeki tezahüratlardan deplasman organizasyonlarına kadar her şey de tek vücut olarak hareket etmek bu işin çözümü için bence en önemli adım olur. Tabi yanında gruplardan birer arkadaş olsun ki sıkıntıları, şikayetleri, önerileri tartışabilsinler. Tabi öncelikle bu kişiye herkesin saygı duyması ve kabul etmesi olmazsa olmaz şart.
Son olarak da tribünde kendi içimizde bir kontrol mekanizmasını yaratmamız lazım. Tribünde olay çıkaran, rahatsız edecek kadar kontrol dışına çıkmış insanları bir şekilde bize uymalarını sağlamamız çok önemli. Biz ne kadar görmemezliğe gelirsek Gölcük maçındaki manzarayla daha sık karşılaşırız. Sorunun kaynağının hepimiz olmasının sebebi de budur.Zaman artık tartışma değil çözüm zamanı. Tabi herkesin kendine sorması gereken en önemli soru "Çözümü istiyor muyuz?"
Uzun lafın kısası tribün grupları da karar vermeli. Biz neden varız? Ne için bağırıyoruz? Amacımız ne? Eğer aralarında bu sorulara Göztepe dışında başka bir cevap veren varsa- ki ben olduğunu tahmin etmiyorum-aralarından hemen uzaklaştırmaları lazım. Yoksa da güçlerini kendi aramızdaki iktidar kavgalarına değil de Göztepe için kullanmalarının zamanı geldi. Bu sene kadro iyi eğer tribünde bütün olursak hem daha kalabalık oluruz hem de daha güçlü oluruz. İşte o zaman kimse duramaz karşımızda.
Yazının sonu: Göztepe bir semt takımı olarak kurulmuştur ancak zamanla bütün İzmir'in takımı olmuştur. Göztepe'nin doğduğu yer Güzelyalı ise yaşadığı yer bütün İzmir'dir, sahibi İzmir'dir. Ancak şunu kimse unutmasın ki eğer Güzelyalı olmasaydı O sıkıntılı zamanlardan Göztepe çıkamazdı, kapanır giderdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder