Biat kültürü, doğu toplumlarında
çok belirleyici bir olgudur. İlk çağlardan itibaren güçlü olanın güçsüz
olanları yönetirken onlardan beklediği bir sadakat göstergesidir. Çünkü erk
sahibi için salt kendisi için çalışılması önemli değildir. Çalışanların
kendisine aşırı saygı duyup onun yönetme egosuna karşılıksız ve tereddütsüz
tapması da yani biat etmesi daha önemlidir. Çünkü böylelikle azla yetinip kendi
otoritesi için sorun çıkarmayacak bir yapı oluşturmak mümkün olur. Daha fazla
para, daha fazla mülkiyet, daha fazla ego ancak böyle devam edebilir. Ülkemizde
de özellikle iç kısımlarında bahsettiğim biat kültürünü görebileceğimiz
örnekler mümkün. Sadece en tepede olduğu
için eleştiri kabul etmeyen, her şeyin en iyisini en güzelini onun bilebildiği
bütün kararların bilgisi olsun olmasın onun alabildiği durumlarla devamlı
karşılaşıyoruz.
Gelelim
bunların burada yer alma sebebine. Şimdi bir şirket düşünün. 15 yıl önce
kurulmuş. Alanında en başarılılar arasına giren çeşitli organizasyonlara sahip.
Sonra da belli sebeplerden dolayı bağlı olduğu holdingin iflasından dolayı o da
gitmiş. Tek mal varlığı profesyonel futbol takımı olan bu şirket bir kç yıl
devamlı birilerinin rant kapısı, reklam aracı olarak kullanılmış sonra da sahip
olduğu profesyonellik yetisini de kaybetmiş. Bir şekilde tutkulu taraftarları
tarafından ayakta tutulmaya çalışılmış ama ancak elden gelenle alınan
sonuçlarda belli. Ardından bu şirket bir devlet kurumu tarafından satışa
çıkarılmış. İhaleye girenlerden sadece biri İzmirliler tarafından bilinen bir
konsorsiyum. Diğerleri pek bilinmeyen holdingler. Sonuçta ihaleyi bir grup
kazanıyor hem de çok fazla olmayan bir paraya.
O
günden günümüze kadar olan süreçte ise 5 yılda 4 lig yükselen profesyonel
futbol takımı. Her sene alınan ve % 90’ı ertesi sene gönderilen futbolcular.
Ortalama 1,5 yılda bir değiştirilen teknik kadro ayrıca idari kadrodaki sürekli
bir sirkülasyon. Tercih edilenleri hemen hepsi gücü kabul etmiş, buna ses çıkarmayan yapı da insanlar. Yani biat etmese bile sorun yaratmayacak ve verilen görevi usulca yerine getirecek ve giderken de isyan etmeyecek, yanlışları söylemeyecek kişiler. Onun
dışında taraftarlara hizmet sunan takım ürünlerinin satıldığı üç mağaza.
Yıllardır dillerden düşmeyen kurumsallaşma sözü.
Holdingin
başkanı son 1,5 yıla kadar İstanbul’dan atadığı idari ve sportif
temsilcileriyle bu şirket yönetmeye çalışmış nacak baktı ki olmuyor geçen senenin
yarısından itibaren sportif yetkileri teknik kadroyla paylaşıyor. Haliyle
tepkiler ve eleştirilere direk muhatap olunca belki de kendisine biat
edilmediğini anlayınca da gazetele düşen tehditvari konuşmalarıyla aslında
nasıl bir yapı beklediği ve istediğini de ortaya koymuş oldu. En sonda
yazacağımı en başta yazayım. Ne bu şehrin ne de bu takımın genlerinde
birilerine biat etmek yoktur.
Ancak
sayın başkan tehdit etmek çok yakışıksız bir durum. Ben zaten zamanı gelince
bırakacağınızı ve bu şirketi satacağınızı
düşünüyorum. Tamam maddi olarak çok şey verdiniz bu takıma. Tamam belki
profesyonel bir yapı da oluşturdunuz. Ama hala elimizde sadece 3 tane mağaza ve
Gürsel Aksel var. Hala derneğe üye alınmıyor. Üye alımını tekrar açın. Sizin
kotanız da olsun. Her sene üyelerin %75’i sizin olsun ama bizde üye olalım Hani
dediniz ya bırakırım diye. Siz bıraktıktan sonra biz sahip çıkalım. Son olarak
sizin takıma kattıklarınız belli ancak bir de bu takımın, bu armanın size ve
şirketlerinize, tanıtımınıza kattıklarını düşünün. Takımı belli noktalara getirdiniz ama bu
armada size çok katkı sağladı.
Bu yazıyı on gün önce yazdım ama şimdi paylaşıyorum.Denizli maçından sonra siteye koymam ise bu ortamın nasıl oluştuğuyla alakalı. Takım kötü, teknik kadro formsuz, yönetim sessiz. Bence şu andaki durumun temel nedenlerinden biri takımda isyan edecek birilerinin olmaması ve en başta zaten böyle oyuncuların tercih edilmemesi. Kaptan İlhan'ın çabaları yetersiz kalıyor. Bu takım Süre Lig'e çıkabilir bir şekilde ama artık takımın şu anki durumu tarihten gelen karakteriyle taban tabana zıt. İlk zorlamada geri çekilen, savunmaya geçen değil mağlup olsa da isyan edebilecek insanların takımın her kademesinde olması gerekir ancak olası gidenlerin yerine geleceklerde aynı karakterde insanlar olacak görünüşe göre. Sahadaki sonucuçları yönetim zihniyetinden ayrı düşünmek mümkün değildir.Sanırım sorun herşeyden önce yapının kurulmasında. Yapının karakterle uygun olmasından sonra yapıda yer alanların eksiklikleri tartışılabilir. Son olarak sonucu sahadaki 11 adam alır ama o şartları saha dışındakiler yaratır.
Not: Başlık kardeşim MİK'ten. Teşekkürler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder