7 Ekim 2013 Pazartesi

Öğrenememek

İş hayatının en temel kavramı kapitaldir yani sermayedir yani paradır. Paran kadar varsındır, paran kadar güçlüsündür, paran kadar büyürsün, herşey paradır yani. “parayı basmak” diye bir deyim bile vardır dağarcıklarımızda. Parayı basar şirket kurarsın, parayı basar fabrikaya açarın, parayı basar en iyi elemanları toplarsın sonra da bunların üzerinden amorti etmeyi beklersin edersin de.
Altınbaş Holding. Türkiye’nin en büyük holdinglerinden. Bir çok sektörde yer alan başarılı markalar yaratan bir aile şirketi. Bu kadar başarılı olduklarına göre iş hayatının kurallarına göre yönetilen bir organizasyon. Hasbelkader İzmir’le ve Göztepe ile yolları kesişmeden evvel adını pek duymasak da bu onların başarısız olduğu anlamına gelmez. 2007’den beri de Göztepe A.Ş.'nin sahibi Altınbaş ailesi ile kimi zaman iyi ama çoğu zaman da eleştirel ve kötü ilişkiler.
Şimdi Göztepe ile yukarıda anlattıklarımı bağlayayım. Altınbaşlar Göztepe’yi satın aldıkları andan itibaren yaptıklarının bir özetini dün tekrar yeniden yine gördük. Göztepe adeta mahallenin zengin çocuğu gibi. En güzel top en güzel ayakkabı en güzel forma onda ama kimse onunla oynamaz ya, çünkü oynamayı bilmez. Ligin üstünde bir kadro, Türkiye çapında bir taraftar topluluğu, sağlam bir maddi yapı ama ortada başarı yok.
Her yıl tekrarlanan senaryo bu sene de vizyonda. Sonunda şampiyonluk gelebilir, -zaten bu takımın şampiyon olmaması gariptir- sorun o değil. Holding satın aldıktan sonra önce başkan atadı, sonra futbol direktörü atadı, sonra ilk başkan gitti ardında futbol direktörü makamı kaldırıldı. Holding başkanı geçti başa olmadı, şimdi de aileden biri var. İlk zamanlardaki hatalar ve acemilikler anlaşılabilir. Sonuçta hepimiz ilk kez araba kullandığımızda arabayı stop ettirmişizdir. Ancak aradan bu kadar zaman geçtikten sonra hala aynı hatalar devam ederse orada bir sıkıntı vardır. Oyuncular, hocalar, menajerler hep aynı tas  aynı hamam. Artık altınbaş ailesinin anlaması gereken şu. Bu iş herhangi bir şirket yönetmek gibi değil. İstediğin adamı getirecek gücün var  istediğin hocayı da getirirsin hatta istediğin ünlüyü direktörde yapabilirsin. Ama ruhu transfer edemezsin onu oluşturmak zorundasınız.  Spor tarihi en maliyetli en yetenekli kadroların nasıl başarısız olduğu örnekleriyle dolu. Takım ruhu, arkadaşlık ve fedakarlık transfer edilemeyecek en önemli kavramlardır.  Altınbaşlar'ın anlaması gereken şu ki artık ruh oluşturma zamanı. Her tuttuğunu transfer edip de sonra isyan etmekle olmaz bu iş. Bu kadar zamanda öğrenemedikleri bu.

Biraz dünkü maç. Sahada birbiriyle uyumsuz 11 adam. Yıllardır izlediğimiz tek forvet 2 ön liberolu sistem. Anlamadığım hocalar değişiyor taktik aynı. Sözleşmelerinde madde mi var bu adamların? Maç berabere gidiyor, kendi evindesin, binlerce taraftarın önünde koca maç boyunca hala tek forvet.  Arkadan desteklersen tek forvette başarılı olur ama orta sahada top yapamayan adamlar, kanatlara gitmeyen top, orta yapamayan Halil, slow-motion kaleci. Daha sezon başı sayılır. Hemen sabırsızlık yapıp asmak kesmek doğru değil ama yolunda gitmeyen şeyler olduğu çok açık. Hoca yeterli mi benim ciddi kuşkularım var. Bu takımın başarılı olması için  önce ruhu oluşturabilmek lazım. Bu ruh da her sene değişen hoca ve oyuncularla çok zor. Taraftar sabırsız olabilir hele bu Göztepe taraftarıysa normal bile karşılanabilir ama sahada top oynayanların ruhsuz olması kabul edilemez. Ali Küçik uzatma dakikalarında sakatlandım diye yerden kalkmıyorsa bu iş olmaz. Beğenin beğenmeyin bu takımda en büyük mücadeleyi en büyük isyanı -geldiği takımı, ilk başlarda gördüğü tepkiyi de hesaba katarsak- Şaban yapıyorsa başkanın da hocanın da şapkaları önüne alıp düşünmeleri ve hatayı görmeleri lazım.  En az 5-6 oyuncunun Şaban gibi oynaması lazım başarı için.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Hareket Zamanı


      İstemediğimiz oldu. Tahmin etmiyorduk ama karşılaştık ve bununla yüzleşip artık önümüze bakmamız gerekiyor. Zaman küfür edip dövünme zaman değil. Hepimiz acımızı içimize atıp, şapkamızı önümüze alıp hatalarımızı ve bunları telafi yollarımızı düşünüp tartışıp doğruyu bularak Göztepe armasını hak ettiği yere çıkarmalıyız.
   
   1.       En kısa zaman da yöneticilerle görüşüp düşüncelerimizi bir kez da ha ve bu sefer yüzlerine söylemeliyiz.  Bundan önce defalarca farklı mecralardan anlatılar belli ki ya dikkate alınmamış ya da anlaşılamamış ki bugünkü sonuçları yaşıyoruz.
   2.       Taraftar olarak bu kulübün esas sahibinin biz olduğu gerçeği bir kez daha ancak bu sefer kırmadan dökmeden ancak karşımızda bizi her an yaftalamaya hazır basın ve –bu kelimeyi kullanmayı sevmiyorum ama- düşmanlarımızın anlayacağı dilden ancak sadece dille anlatmalı ve davamızda haksız duruma düşmemeliyiz. Herkes artık daha sakin düşünüyor ve eminim ki çoğumuz özellikle de kulüp binasına yapılanları hoş görmüyor ve savunmuyor. Unutmamalıyız ki biz direniş senfonisiyiz ancak direnirken de insanlara antipatik gelecek davranışlar bize bir şey kazandırmaz  sadece yalnızlaştırır. Zaten İzmir’de belki de en fazla önü kesilmek istenen ve negatif bakılan kulübüz. onların övgülerine ya da yardımlarına da ihtiyacımız yok ancak ellerindeki medya gücüyle bizi öcü gibi göstermelerine artık dur demeliyiz.
   3.       Her mecra kullanılarak özellikle İ.H.Gül ve Sabri Sadıklar’ın kulüple ilişiğinin kesilmesini sağlamalıyız. İ.H.Gül 6 yıllık süreçte bu kulübe hiç bir yarar sağlamazken taraftarla yaşadıklarıyla artık Göztepe ile ilgili hiç bir kararda söz sahibi olmamalı ve adı Göztepe yöneticiliğiyle yan yana anılmamalıdır. Sabri Sadıklar’ın ise eğer ilet iddiaları doğruysa derhal görevinden istifa etmesi gerekir.  Ancak bu iddiaların doğru olmaması da o zatın da başarısızlığını gizlemez. Göreve geldiğinden beri vermiş olduğu basiretsiz ve yetkisiz yönetici imajı ve maçın ardından tepkiyi biraz abartmış olsalar bile çalıştığı kulübün taraftarlarına provakatör demesi bile o koltuğu bırakması ya da bıraktırılması için yeterlidir.
   4.       Futbol takımı ile çok sert tedbirler ve bundan sonraki senelerde de uygulanacak tedbirler ve kurallar silsilesi oluşturulmalıdır. Bunun için biz taraftarların kulübe bütün  gücümüzle baskı yapmalıyız. çünkü eğere futbol takımında disiplin ve otorite olmazsa hiç bir şeklide başarı olmaz.. Yerli futbolcuların hiç biri satılmamalı ve ağır maddi cezalara çarptırılmalı gerekir. Sözleşmesi devam eden futbolcularla 2. Lige başlanmalı, bunu kabul etmeyen futbolcuların bonservisleri çok fazla belirlenerek gerekirse bir sene futbol oynamayı  göze almaları sağlanmalıdır.  Oynadıkları küme düşürdükleri  takımın Göztepe olduğunu unutmamalıdırlar ve bunun da maddi olarak bedelini karşılamaları gerekir hatta zorunludur.
   5.       Aynı şekilde teknik direktör ve yardımcıları da takımda kalmalı ve bu utancı temizlemeleri sağlanmalıdır.
   6.       En kısa zamanda  kulübün otoritesini sağlayacak şehri kulübü ve taraftarı tanıyan ve bu görevin altından kalkabilecek bir sportif direktörün atanması gerekir.
   7.       Son olarak taraftarların arasındaki gizli rekabetin bir an önce bitirilmesi gerekir. Bu süreçte taraftarında öz eleştiri yapması lazım. Kenetlendiğimizde bizimle baş edebilecek ya da rakip olacak Türkiye’de bir güç olmadığı halde çoğu zaman kendi içimizdeki gruplaşma bize e büyük kötülüğü yapmış olduğunu unutmayalım.

Hepimizin tek derdi Göztepe. Bunu hepimiz biliyoruz. Kimse de kimsenin Göztepe sevgisini tartışmadan sadece içinde bulunduğumuz bu karanlığı bir an evvel aydınlattığımız gibi tekrar yapabiliriz. Sadece hedeflerimiz ve amaçlarımız belli olsun yeter. 

21 Şubat 2013 Perşembe

Çok Kurumsal Yapı

Çok uzun zamandır bloga yazmıyorum ama artık tutamayacağım kendimi. Öncelikle şunu belirteyim. Benim derdim şu anki sıralamadaki yer ya da toplanan puan, atılan azıcık gol falan değil artık. Sezon sonu allah korusun ama küme de düşebiliriz.  Elbette başarısızlıktır ama 2007 de Aliağa maçıyla beraber Amatör Lig’e düşüşü gören bizler için çok büyük travma değildir. En azından benim için öyle değil.
Devir endüstriyel futbol devri. Bununla beraber futbol piyasasının maddi boyutları çok büyük. Medya büyükleri İstanbul takımları bile bu global yarışın çoğu zaman dışında kalıyorlar. Dönen para çok olunca bu pastadan pay almak isteyenler de çok oluyor. Bunlar bazen oyuncu menajeri, bazen teknik direktör bazen de futbolcular oluyor. Şayet spordan anlamıyorsanız- dikkat edin futbol demiyorum- bu akbaba tayfasını tanımanız zor olur. Tanımadığınız için de devamlı para akıtırsınız, biri gider diğeri gelir ama siz istediğiniz sonuçlara varamazsınız.

Bu açıklama Göztepe’ye bire bir  uyuyor. Yıllardır her dönem yapılan çeşitli transferler, değiştirilen hocalar, hatta giden 3 tane sportif direktör. Peki ya sonuç? Sonuçtan kastım illa ki sportif başarı değil. Şöyle ki öyle bir takım kurarsınız ki o takım çeşitli ilavelerle 2-3 seneye bir üst lige çıkar ve orada da en azından ilk on birde 3-4 oyuncusuyla devam eder. Ama Göztepe’de yapılan transferlerin çoğu senelik, hatta devre arasında alınanlar 6 aylık. Bu ne demek? Seneye tekrar yeni bir oyuncu topluluğu alınacak. Alınacak ama unutulan çok önemli bir nokta var o da takım sporların temeli olan, takım olabilmek, kenetlenmek. Her gelen antrenör öncelikle takım olmayı başarmalıyız diyorsa sportif başarı kalıcı olmaz. Şu anda takımdaki en eski oyuncu Şamil ise (2 Sezon) neden bahsediyoruz? Zaten gelen oyuncular birbirlerini tanıyana kadar ocak ayı geliyor, bir kısmı gidiyor yerlerine alınan adamlara da alışana kadar mayıs geliyor, lig bitiyor. Ben bu döngünün artık masum olduğunu düşünmüyorum. Burada bir şekilde çıkar sağlayanlar var. Bunlar oyuncuların menajerleri olduğu kadar yönetimden de olabilir. Eğer Altınbaş Holding’in Başkanı harcanan paralarla alınan verimden memnun değilse önce dönüp kendi ekibine bakmalı. Çünkü bu transferleri yapan zihniyet neyi düşünüyor bilmiyor. Oynadığı ligin ortalamasının üzerinde maddi kuvvetle iki sezondur alınan sonuçlar ortada. Hadi ilk sezon alışma diyelim, tecrübesizlik diyelim ama ikinci sezon da aynı sonuçla karşılaşıyoruz. Bunun nedeni nedir diye düşünmek lazım. Ayrıca sadece oyuncu transfer edersiniz, ruh değil. Ruhu siz oluşturmak zorundasınız. Ruh olmadan hiç bir başarı gelmez şu anda olduğu gibi. 
Sportif açıdan kötü gidişat varken bütün yetkililerin ağzında aynı şey. Kurumsal yapı. Gerçekten merak ediyorum nedir bu yapı? Nerededir? Kimler vardır bu yapıda? Nasıl işler? 

Kurumsallığın içine antetli kağıt da girer. Bir tane başkan vekili İzmir’de ama başkan ne yapıyor ki vekili ne yapacak? 6 yıldır Gürsel Aksel’e bırakın çim saha yapmayı, bir tabela bile asamayan kurumsal yapımız var bizim. Görev dağılımı, herkesin belli sorumluluklarının olması önemlidir ama bu kurumsallaşma değildir. Hadi stat için hükümete baskıyı bir yere bırakalım, kentin en fazla taraftar kitlesine sahip kulübü olarak, bu gücü etkili kullanarak, tesis için belediyeye baskı yapamıyorsun. Araziyi taraftar almış zaten, ite kaka sana tesis için baskı yapmış ama aylar geçmiş üzerinden hala ortada proje yok, bırakın temeli, çakılan çiviyi. Çok kurumsal sistemimiz var bizim.  Son olarak eğer Altınbaş Holding’in Başkanı ve Göztepe’yi yönetmekle görevli profesyoneller kurdukları kurumsal yapıya güveniyorlarsa, bu işi bir aylığına bıraksınlar, başkaları yapsın, taraftar olarak biz yapalım. Eğer sistem düzgünse bir ay sonra hiç bir sıkıntı olmadan devam ettirirler. Ne dersiniz böyle bir sistemimiz var mı ve kendi kurdukları sisteme güveniyorlar mı? 

22 Ekim 2012 Pazartesi

Test


Bugün itibariyle Kemal Kılıç İmam Altınbaş tarafından yetkilendirildi ve teknik direktör oldu. Hayırlı olsun ve umalım ki armaya yakışan duruşla, pes etmeyen bir yapıyı artık sahada görelim. Hocanın geçmişi, çalıştırdığı takımlar ve orada yaşadıklarını bir kenara bırakarak kesinlikle ön yargılı yaklaşmadan bu zor zamanda görevi kabul eden Kemal Kılıç sonuna kadar desteği hak ediyor ki zaten bu konuda şüphem de yok. Hocanın ligi ve  oyuncuları tanıması mutlaka bize zaman kazandıracaktır. Ayrıca hırslı ve atak oyun anlayışı da iş yapacaktır. Tabi Ümit İnal'ın da yardımcısı olması camiayı tanıması açısından faydalı.Zaten şu andaki durumdan kötüsü olamaz.
Ancak şu anda olabilecek en iyi seçenek Kemal Kılıç mıydı orada şüphelerim var. Raşit Çetiner, Mtin Diyadin hatta Mutafa Denizli gibi opsiyonlar dururken Kemal Kılıç'ın tercih edilmesinde umarım yönetimin günü kurtarmak ve tepkiyi hafifletmekten başka amaçları ve beklentileri vardır. Çünkü bugüne kadar olan tercihleriyle genelde günü kurtarmak amacıyla işler yapan yönetimin artık getirdiği hocalar ya da futbolcular değil kendisi test ediliyor. Artık bundan sonraki kararları ve tercihleri daha göz önünde olacaktır. Başarılar Kemal Kılıç.

7 Ekim 2012 Pazar

Sorunlar ve Sahipleri

Ne maç yorumunu yapma  ne tribünlerin durumunu anlatmak ne de hakemlerden bahsetmek gelmiyor içimden. 2 yıldır tek eksiği gerçek çim olan Gürsel Aksel'i bırakıp İnciraltı'na gidip hala şikayet konusu olan zemini bile düzeltemeyen yönetime de bir şey söylemeyeceğim. Büyük vizyondan bugüne kadar hırslı ve camianın hedefleriyle paralel hedefleri olan bir hocayı ve futbol aklı olan kulüp için çalışma bir direktöre görev vermeyen başkana da sözüm yok. Adı profesyonel ama bırakın baskı kurmayı sesimizi duyurmak için bile adam başı bir megafona ihtiyaç duyduğumuz Atatürk Stadı'nda oynatmayı -her türlü başarısızlığa rağmen- bir sıra fazla reklam tabelası ve kendilerine yönelecek eleştiri ve olası tepkilerden kaçmak için mazeret olarak kullananların da bu yazı da yeri yok. Kendi kurduğu takıma orta yaptıramayan, şut çektiremeyen, gol attıramayan hocanın her hafta sunduğu değişik bahanelerin de ben m atayıma varan bencilliklerinin ve düşüncesiz çıkışlarının da kıymeti burada yer alacak kadar değil. Bu bloğun derdi tasası arma. Burada ancak arma nasıl yüceltilir bu konuşulur.
Hiç birinin olmayacağından emin olduğum halde bir kaç önerimi en azından arma sevdalısı kardeşlerimle paylaşmak istiyorum. (Neden olmayacağını olamayacağını merak edenler için http://isyanmarsi.blogspot.com/2012/10/yazdaki-baskan-bulun.html)
Hemen yarın maçların Alsancak'ta oynanması için başvuru yapılması gerekiyor. Ne olursa olsun bu takımın artık Atatürk stadı garabetinden kurtulması lazım. Bunun dışında futbolculuk kariyeri olan bir kişinin sportif direktör olarak göreve başlaması hem takıma çek düzen verir hem de hocanın üzerindeki baskıyı alır hocanın da bazen değişik fikirlere ihtiyacı olabilir. Kulüp genel müdürünün daha çok basında yer alması ve takımın özellikle hakem konusundaki sorunlarını daha sık ve daha yüksek sesle konuşması şart. Bu takımın sahipsiz olmadığını göstermek ve taraftarın aşırı tepkileriyle alınabilecek cezaların önüne geçilmesi için bu gerekli. Sorun bireylerde olduğu kadar zihniyette. Bu kadar.